Beni Çok Sev…

Bir şiir gibi oku beni,

Her açılan sayfamda yeniden anla,

Yeniden tanı beni,

Hece hece, ince ince,

Nazik ve narin,

Nadide bir çiçeğe bakar gibi,

Hep yeniden hep yenilenen

Bir gün gibi,

Biraz yaz, biraz çiz,

Biraz sil,

Baştan en baştan hep çok sev beni…

Sessiz ve derin

Usulca ve sakin,

Bir çığlık, bir çığ ,

Bir şiir gibi,

Kalbimi okur gibi,

İncitmeden, eksiltmeden,

Çok sev,

Çok sevdim ben seni.

…………………….

İster bir sevgili, ister bir evlat, ister bir yetişkin, ister bir inanç, neyse size güç veren, sizi besleyen sıkıca tutunun ona; çok sevin, çok sevdiğinizi söylemeyi dilinize ve davranışına mutlaka öğretin.

……………………

Sevmeyi bilmek , sevmeyi tanımak hayatın ilk konusu aslında, varolan kötülüklerin, şiddetin, tükenmişliğin temelinde büyük bir sevgisizlik duygusu mevcut benim gözlemlediğim kadarıyla. Ama bu hadi gel sevelim değil, bambaşka bir şey benim anlatmak istediğim.

Sevme şekli;

Gösterilemeyen hiçbir duygunun günlük hayatımızda bir karşılığı yoktur ki. Bu kimi zaman güzel bir söz, kimi zaman bir dokunuş, kimi zaman çiçek böcek, kimi zaman ve hatta çoğu zaman bir davranış şekli olmadığı sürece, çok kolaydır ” seviyorum” kelimesine sığınmak.

Bir önceki yazımdan yola çıkıyorum bu defa, çünkü her gün, gördüğümüz, duyduğumuz, okuduğumuz her şeyde bir yitirilmişlik, derin bir kayboluş var sanki.

Yorgunuz demiştim,

Yorgunuz, ve kendimizin dışında olan biten, yaşanan , gelip geçen herkese de bir o kadar uzağız.

Dün bir Furkan gitmiş hayattan, 22 yaşında ardında uzunca bir notuyla, içimin en derininde yandı sözcüklerim. Kaç Furkan var acaba?

Sevilmediğini yazmış, ne acı ! çok acı! Emek vermiş, yardım etmiş, çabalamaya çalışmış, insanları tanımak istemiş ama yok olmamış, yapamamış;

Sevilmediğini bilmenin boşluğunu düşündünüz mü hiç? Gencecik bir insan, bu hayatı sevemeden gitmek istemiş, sevilmenin ne olduğunu da bilmeden. Denemiş, denemiş, kendini yani aslını bulamayınca tükenmiş… yolunu soracağı bir kişi bile seçmemiş.

Yollardan geçiyoruz herbirimiz, yollarda karşılaşıyoruz,tanışıyoruz her gün , peki ya tanıyor muyuz birbirimizi? Gözleri, sözleri, bir kalbi okumayı, çözmeyi biliyor muyuz sahi ?

Kim bilir kaç Furkan geçiyor önümüzden, kaç yol arayan, kaç umut için çırpınan?

Bu yorgunluğun, bu boşluğun yaşla ilgisi yok ; çünkü çoğu çok da genç.

Yalnızlaşıyoruz!

Bencilleşiyoruz!

Çok konuşup hiç dinlemiyoruz!

Sevgiyi tek kullanımlık yapıp hooop atıyoruz,

”Beni sevebilecekleri bir tipim de yoktu zaten, ben her şeyimle herkesten çok alt birisiyim” demiş yazısında,

Çok haklı biliyor musunuz, modern ve lüks çağın üzerimize üzerimize giydirdiği bir şekil telaşı var, ruhunun değil şeklinin ne söylediğinin dinlendiği böyle bir zamanda, bu baskının altında kaç kişi vardır düşündünüz mü? Kim neyine göre üstün, kim kime göre daha sevilesi bu yaşamda? Kim belirliyor bu formüle edilmiş sıfatları?

Neye göre güzel oluyoruz, fiziğimiz giysimiz on numara beş yıldız, göster hadi bakalım kalbinin arasını , orada kötülük derya deniz!

Gözlerinizle sevin ve sevilin yazmıştım okuyanlar bilir, gerçekten baktığımızda hayata, kendi gölgemizden kafamızı kaldırıp hayata bakmamız gerekiyor,

Belki birinin tebessümü, birinin şifası oluruz;

Belki bir gün yol soran olur ve yol oluruz bir kalbe;

Belki sevgisizlikten, her şeyden vaz geçen birine denk geliriz , dermanı biz oluruz…

Uzatalım ellerimizi gökyüzüne,

Yıldızlar kadar parlak ve çok olsun sevdiklerimiz ve sevenlerimiz…

Kimseyi beni çok sevin diyecek kadar çaresiz bırakmayalım,

”çare” biz olalım…

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
Herkes gibi biriyim... Ama ne yaparsam yapayım, şiir gibi olsun isterim..

Cümle'halim Sosyal Hesaplar

118BeğenenlerBeğen
159TakipçilerTakip Et
1TakipçilerTakip Et

Popüler

Benzer İçerikler

2 YORUMLAR

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz.
Lütfen isminizi giriniz.

Mail listesine kayıt ol