Bazı İyiler Bile

Renklerin dansı gibidir her yaz benim için, içimde festivaller olur; denizin mavisinden, göğün mavisine bütün hayallerim öylece yol bulur. Yolunu bulmakla, yol alabilmek aslında ne kadar farklıdır birbirlerinden.

Siz yolunuzu buldunuz mu?

Yol alabildiniz mi?

Kaç kahve yapıldı, kaç sofra kuruldu yaz sabahlarına, yollar gidildi; yollar dönüldü… Yılların sandığına hangi kokular, hangi duygular girdi zamandan.

Bir saat öncesinin bile geri gelmeyeceğini bilmek, belki de hayata baktığımız yerin neresinde olduğumuzu hatırlatır.

Kuşlar başka bir bahara kanat açtılar, düş perisi mevsimden …

Kimine düş perisi oldu zaman, kimine düş kırıklığı…

Kimler nerelerde neler yitirdiler?

Bir yazıdan bir yazıya, bir şiirden bir şiire değişsin isterdim hayat. Oysaki değişen dönüşen ve ısrarla geçen günler içinde değişmeyen ve hatta ısrarla devam eden, ne kadar çok aynı hüzün, aynı acı var. Çiçeklerden, böceklerden ne bileyim, bağlardan, bahçelerden gelsin isterdim kelimeler. Şiirler şarkılar söyleseydi cümleler.

Söyleyemediler.

Hangi hüznün, hangi kör bıçağın izi bu yüzümüze vuran acı tebessüm?

Kaç kadın ve kaç çocuk daha var yara alan,

Hangi nefretin, hangi sevilmemişliğin, hangi eğitimsizliğin kaderi bu?

Sanki yaza yaza bitmeyen, geçmeyen cümleler ordusu oldu içimdekiler. Meğer ne kadar da çokmuş insan kılıklı reziller. Ufacık bir virüsün dünyaya hükmettiği, tüm insanlığı esir ettiği şöyle bir zamanda bile, bazı insanımsılarda en ufacık bir vicdan çıtırtısı dahi olmadı ne yazık ki ! ..

Yazmaya bir yaz arası kadar zaman vermiştim, kelimeler de yorulur yazan kadar… Cümleler biriktirdim, satırlar koydum sırt çantama. Yüzler ekledim , izler çizdim zamana. Ama onlardan bahsedecek hayat yok ortada.

Azıcık sevmek, azıcık yani minnacık merhamet etmek neden bu kadar zor olmalı ki? Sadece isimleri değişen ama acıları hep aynı olan, sayamadığım kadar evlat, anne nereye gittiler? Ve bu kadar pislik nereden geldiler?

Ufacık bir umudu oluyor insanın doğrusu; bir musibet bin nasihattan iyidir’den yola çıkıp, virüsün belki de insanları değiştireceğini, sevmeyi ve barışı yeniden öğretebileceğini düşünmüştüm. Kaybettiğimiz duygularımızın belki de bir zaferi olurdu bu. Yanılmışım.

İyiler gene iyi, kötüler gene kötü!


Dünyanın, hayatın yorgunluğudur değişmeyen caniler. Ve artık ifşa zamanı! Kimsenin yaptığı yanına kar kalmayacak canım insanoğlu.

Ne istiyorsun, neden acıtıyorsun, neden ve nasıl bu kadar zalim oluyorsun?

Sessiz sedasız aramızda olan hayvanlardan, aslında onlara hayvan demeye dilim varmıyor artık, can dostlarımızdan ne istiyorsun da asıl” hayvanlığı” sen yapıyorsun?

Ne istiyorsun insanoğlu?

Değişmen için, insan olduğunu hatırlaman için, dönüşmen için ne bekliyorsun?

Dünya yorgun, doğa yorgun.Yediğin, tükkettiğin, kirlettiğin, yaktığın onca orman, onca ağaç, onca su dile geldi konuşuyor artık. Yüzüne takman gereken maskeleri attığın sokaklardan, denizlerden utanmalısın; çocuğunun geleceğine bırakamayacaklarından korkmalısın.Artık ifşa zamanı! Yaptığın yanına kalmayacak canım insanoğlu.

Dönüşmek için neyi bekliyorsun?

Bana bir şey olmaz deyip yaptığın, sustuğun, görmediğin her şeyden sorumlusun.

Cebin dolsun diye boşalttığın kalbinden,

ben her istediğimi elde ederim küstahlığını vahşice ortaya koymandan,

canilere meydan bırakmandan,

çiçeğe çiçek katmadığın,

çocuğa tebessüm bırakmadığın,

kadına nefes aldırmadığın,

yaşlıya el uzatmadığın,

açın halinden anlamadığın, hastaya derman olmak için çabalamadığın her günden sorumlusun.

İnsan işte yollar buluyor da, yol alamıyor ne yazık ki;

İyiler gene iyi, kötüler gene kötü, ve hatta artık

BAZI İYİLER BİLE KÖTÜ!

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
Herkes gibi biriyim... Ama ne yaparsam yapayım, şiir gibi olsun isterim..

Cümle'halim Sosyal Hesaplar

118BeğenenlerBeğen
159TakipçilerTakip Et
1TakipçilerTakip Et

Popüler

Benzer İçerikler

8 YORUMLAR

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz.
Lütfen isminizi giriniz.

Mail listesine kayıt ol