Kalkma Zamanı

Yeni bir kitaba başladım bu sabah, yeni bir defter iliştirilmişti sayfa arasına, yeniden başlayan yenilenen satırlar arasında, kahramanı ben olan ve bana ait olan sayfalarda, kim bilir neler okuyacağım, kaçına kendi öykümü ekleyip, karalayıp, kaçını temize çekeceğim.

Çocuk yaşlarında, insan yeni yılın ilk sabahında mucizeler olacağını, bambaşka bir dünyaya uyanacağını düşünüyor; renkli hediye paketleri arasına sıkışmış, kocaman masalların oluyor o yaşlarda. Henüz eskimemiş, eksilmemiş, tanımadığın bir hayatın, sanki kurduğun yılbaşı ağacının dallarında asılı, seni tüm güzelliğiyle beklediğine inanıyorsun. Doğru da , hayat gerçekten çok çekici, çok renkli, çok dersli, çok gizemli bir paket gibi kollarında; üstelik doğar doğmaz başlıyor serüvenin.

Seneler geçiyor,

Seneler ekleniyor arka arkaya,

Seneler arasında okuduğun hayat kitapların ve yazdığın yaşam defterlerin de öylece çoğalıyor içinde. Böyle düşününce, o sayfaların arasında kokusu kalan anların, imzası olan insanların, eklediğin, çıkardığın çarptığın derslerin muhasebesi seni neye dönüştürüyor , asıl olan!

Dönüşmek, zorlu bir devrim insana. Dönerek tıpkı dünya gibi, hem kendi etrafında hem sevdiğin her şey etrafında, bir sarmaşık gibi büyüyorsun sarıldığın kendi dünyanda. Değişiyorsun, dönüşüyorsun…

Yüzündeki, bedenindeki ifadelere ruhundaki bilgeliği katmak istemeye başlıyorsun. Bilgelik deyince öyle hemen büyük simya bilgelerimizi düşünmeyin, zira tam bilge olabilmek için , simyacı olabilmek için, kaç ömürlük hayat, kaç ömürlük yol, kaç kişilik acı almak gerekir. Ama, madem hepimiz yaşam içerisindeyiz, bu şenlikte dönerek dönüşerek ”iyi-leşerek” var olmalıyız.

Soru 1 şu : Dönüyor muyuz sahi? Etrafımızda neler var, kimler var, arkamızda kalanlar nasıllar? Biliyor muyuz? Soruyor muyuz ? İnsan gözünün önündekini görür de, daha geniş bakabilir mi, göremediğini de merak eder mi ?

Soru 2 şu : Dönüşüyor muyuz gerçekten? Zaman rüzgar gibi esip geçerken, nasıldık, nasıl olduk ? Nasıl olacağız? Yüzümüze oturan çizgilerden anlatabiliyor muyuz kendi hikayemizi, ellerimiz kimlere dokundu, kimleri sevdi, kaç yenilgilerden kaç zaferler elde ettik, kaç kere düştük, kaç kere kalktık? Kime şifa, kime bela olduk? Kim için el açıp yalvardık, kim bizi duasında hatırlayıp gülümsedi.

Sanırım geçen yıl, ünlü eğitmen 2020 hepimize aynı soruları sordu.

Napıyorsunuz ey dünyadaki insanlar?

Hadi bakalım sınav dedi aniden, tepetaklak donduk, akan zamanın duran insanları olduk. Çok para dedik al sana çok para, iş yok şu an dedi; tatil dedik, çok gezdin, hadi bakalım önce evini tanı azıcık dedi. Çok özledim dedik, ya bak çok zamanın vardı sevdiklerini görmek için, şimdi bekle dedi. Neden bazı insanlar çok konforlu, her şeyleri var dedik, yok dedi hepiniz aynısınız şimdi! İnternette, orada burada boy gezdirmek güzeldi, ya yeter bilgisayar görmek istemiyorum artık dedik, olmaz siz zaten onunla yaşıyordunuz dedi. Yaşlılarımızı belki hiç fark etmiyorduk, bak çok dikkat et onlar birden kayıp giderler hayatından, özen göster, pamuklara sar dedi. Azıcık ses yapsalar tahammül edemedik çocuklarımıza, okullarda öğretmenlerde aradık suçu hep, hoop al sana çocuğun tüm gün evde, hadi kendin eğit bakalım dedi. Şu doktorlarda ne paralar var kardeşim, yirmi dakikada köşeyi dönüyorlar dedik, onların ağzından çıkacak bir cümleyi bekler olduk; bilim mi dedik, bilimcilerden gelecek habere kulak kesildik.

Yani, dönüşemediğimiz kadar evrilip çevrildik.

Dönüştük mü hepimiz ?

Hayır! Tüm olup bitenden korkmayan, azıcık düzeleyim, iyi olayım bari demeyen, sınavı göremeyen sınıfsız caniler var; hayvan peşinde, kadın peşinde, çocuk peşinde, ama ben bu yazıda daha fazla bile söz etmek istemiyorum bu sınırsız pisliklerden! Neyse gelelim yazının sonuna;

Yeni bir günün ilk gününde, yeni bir kitap gibi okumalı artık hayatı; ırmağın suyuna katılıp akmalı, su yolunu bulur nasılsa. Dönmeye başlamalı, dünyanın ritmini bozmadan, onu daha fazla yormadan, incitmeden, incilmeden yaşamayı öğrenmeli ; toprağın, suyun, havanın şu an cüzdanımızdaki paradan bile çok fazla kıymetli olduğunu anlayabilmemiz için diğer sınavları beklemeden; şükretmeyi, sevmeyi, herkesin yararına olanı istemeyi kendimize söylemeliyiz.

Bu giden yılın ardından sevinerek olamıyor ne yazık ki, gelen yıllara yepyeni güzellikler katmadan da olamayacak,

Herkesin içinde saklı bir simyacı tarafı vardır,

Hadi gelin birlikte iyileştirelim yenilenen bu dünyayı :))

Düştüğümüz yerden artık kalkma zamanı !

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
Herkes gibi biriyim... Ama ne yaparsam yapayım, şiir gibi olsun isterim..

Cümle'halim Sosyal Hesaplar

118BeğenenlerBeğen
159TakipçilerTakip Et
1TakipçilerTakip Et

Popüler

Benzer İçerikler

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz.
Lütfen isminizi giriniz.

Mail listesine kayıt ol