Kelimelerle oynamayı, onlarda saklanmayı ve onlarla arınmayı seviyorum.
Bugün, öz-le-m-ek’ ten geldim aranıza.
Nasıl güzel bir sözcük değil mi; önce “ÖZ”, sonra “ÖZLE”, sonra “ÖZLEM”, en son ”ÖZLEMEK”…
Bin bir duyguya dolanmış, mantığının gücünü duygularından alan biri oldum hep. Orta seviyem olmadı ya da beceremedim. Çok sevmem, çok ağlamam, çok üzülmem, ufacık bir şeye inanılmaz mutlu olmam ve de çok özlemem ana hatlarım.
Çocukluğum canım ananemde geçti, neredeyse her an, ondayken annemi özledim,
Eve giderdim, bir kaç dakika sonra ananemi özlerdim.
Dayımlar ikiz olduklarından mıydı bilmiyorum, askere aynı anda gittiler, onlar dönene kadar gözümde yaş kalmamıştı.
Sonra İstanbul’da üniversiteye başladım, yollar arası hasretler saçıldı. Terminalleri, hava alanlarını, istasyonları hiç sevmem. Güneş gözlüğümün arkası daima yağmurludur oralarda.
Belki şimdi her hangi bir psikiyatrist yorumlasa, aman efendim bu çok bağlanma sorunu vs..vs…derdi. Değil, bu bir sorun değil.
Sevmekten gelir çok özlemek,
Ne biliyim, bir ekmek kokusunu içinize çekmeyi özlemez misiniz?
Eski günlerden kalan bir eşyaya bakıp ağlamaz mısınız hiç ?
Bir şarkı, bir koku alıp götürmez mi sizi bir yerlere?
Aklınıza düşmez mi en sevdiğinizin saçları?
Ya da ben bir deliyim, bilemedim. Aynı evin içerisinde farklı odalarda olsak da ”özledim”mesajı atarım. Her gün , aynı saatlere yakın ararım, seslerini duyarım sevdiklerimin. Çok arayıp bunalttıklarım da vardır ama sevgisizlikten, kimsesiz kalmaktan iyi değil midir? Birini yerinde bulamazsam yedi kat herkesi ararım ta ki onunla konuşana kadar.
O gün markete gelmeyen kasiyeri, derse girmeyen öğrenciyi, kapısından çıkmayan komşuyu merak ederim,
Bundan seneler önce bir tatil dönemi İstanbul’dan ailemin yanına gitmiştim, dönüş günü ananem ben direk terminale gelirim dedi. Otobüs geldi , ortada yok, arıyoruz bakınıyoruz yok, otobüs bekleyemem artık dedi. Ben salya sümük , kocaman kız, ona bir şey oldu diye yarı yol boyunca ağladım. Ben ağladım, yolcular ağladı öyle yani. Sonra otobüsü kullanan şoför , telefonunu uzattı baktım ananem, canım saati unutmuşum demez mi, olsun iyi ya, diye rahat bir nefes aldım, tüm yolcular şükür duaları etti.
Bu yaşadığımız dönemin ana teması da özlemek değil mi?
Ne çok özledik, hasret kaldık, ne çok ayrılıklara yolculuklara denk geldik.
Özlemek güzeldir, araya zaman da girse, yollar da girse, bazen bir ses bazen bir mesaj, özlediğiniz yerden onarır sizi. Oh dersiniz tamam, telefon uzaklığı kadar, bir uçak mesafesi kadardır hasretiniz.
Amaaaaaa, sanırım çoğu dilde karşılığı tam olarak yok, özlediğinizin sesi gider, mesajı giderse, gittiği yerden gelmeyeceğini bilmekse mesele , buna özlemek demek yeterli olur mu ? Bir daha hangi hayatta denk geliriz düşüncesinin verdiği sancı, işte bu yazılamayacak kadar tuhaf bir ağrı.
Arayın, sorun, sevmekten, özledim demekten bunaltın insanları,
Mutlaka o vakti bulun,
Özlemek sevmektir, sevdiğinizi çok sevin lütfen.
Gün geliyor… ses de gidiyor…
Görüntü de gidiyor…
Onlara ulaşan otobüsler de, trenler de olmuyor,
Özlemek,
Ne hissettiğinizi yazdıramıyor……………….